Şimdi, gerçek bir başarı hikayesi okuyacaksınız.
Cesaretin, inancın ve azmin zaferine tanık olacaksınız.
Ve tabii ki çok çalışmanın nasıl karşılık bulduğunu da göreceksiniz.
Sıfırdan başlayan bir iş adamının başarı merdivenlerini tırmanırken neler yaşadığını öğrendiğinizde hem duygulanacak hem de kendisiyle gurur duyacaksınız.
İnanıyorum ki;
Birsoy Mühendislik’in sahibi Osman Özsoy’un hayat hikayesinden hepimizin çıkaracağı dersler var.
Özellikle kaderine boyun eğmek yerine değiştirmeye çalışanların;
Etrafındakiler ‘olmaz’ dese de oldurmak için uğraşanların;
Asla yılmayıp, umutsuzluğa kapılmayıp imkansız gibi görüneni başarmaya çalışanların...
En birinci ders; İnsan isterse yapamayacağı hiçbir şey yok.
Diplomanızın ne olduğu, çevrenizin ya da arkanızda bir ‘dayınızın’ olup olmadığı da önemli değil.
Yeter ki isteyin!
Dilerseniz şimdi Ordu’nun Gölköy ilçesine bağlı Alanyurt Köyü’nden çıkıp ilimizin, hatta bölgemizin en güçlü şirketlerinden birinin sahibi olan Osman Özsoy’un hayatına kısaca bir göz atalım.
***
1974 yılında, Ordu’nun Gölköy ilçesine bağlı Alanyurt Köyü’nde 9 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi.
İlk ve ortaokulu köyde okudu.
Lise çağına geldiğinde ise hayatın zorluklarıyla bir bir yüzleşmeye başladı.
Köyde lise olmadığı için;
Hafta içi ailesinin ilçede tuttuğu bir göz odada abisiyle birlikte kaldı, hafta sonlarında ise köye dönerek çiftçilik yapan babasına yardımcı oldu.
Babasının harçlık verecek gücü olmadığı için;
Annesinin okula giderken yanlarına koyduğu yumurtaları, sütü, tereyağını ilçede satarak harçlığını çıkardı.
Böylece, çocuk yaşta ticareti de öğrenmeye başladı.
Babası, maddi imkânsızlıklardan ötürü lise 2’ye gönderemeyeceğini söyleyince, İzmit’e yaşayan ağabeyinin yanına gitmek zorunda kaldı.
İzmit serüveni de böyle başladı.
Namık Kemal Lisesi’nden mezun oldu.
Okul bitince yeniden köyüne döndü, askerlik çağının gelmesini bekledi.
Askerlik dönüşü köydeki ağabeyiyle birlikte arıcılık işine soyundu.
Bir yıl boyunca arıcılık işinde çalıştı, çabaladı ancak hasat zamanı baktı ki avucunda kalan bir şey yok, vazgeçti.
***
İmkansızlıklar onu isyan noktasına getirdiğinde, içinde bulunduğu çıkmazdan onu annesi çekip aldı.
Ana yüreği işte...
Oğluna kıyamamış, ambardan (sedir) getirdiği yarım çuval fındığı eline tutuşturmuştu.
"Al bu fındıkları, ilçede sat, dönüşte de köye gelme, İzmit’te ağabeyinin yanında çalış.”
Annesinin verdiği o yarım çuval fındık, Osman Özsoy’un hayatını değiştirdi.
Fındıkları sattı, sonrasında da tıpkı annesinin dediği gibi köye dönmedi, İzmit’te en büyük ağabeyinin yanında elektrik işinde çalışmaya başladı.
Bütün Ordu Gölköylüler gibi...
Sıfırdan başladı.
Şantiyelerde sahaya çıktı, kazma kürek direk çukurları kazdı, kah direklere tırmandı, kah malzeme depolarına daldı ve sonrasında ofiste görev yapıp işi bütün inceliğiyle öğrendi.
Bu sırada ağabeyinin yanında çalışan Fatma Hanım’a gönlünü kaptırdı.
Fatma Hanım ile evlendi bu evlilikten Şeyma adında bir kızı, Onur adında bir oğlu oldu.
Ve bir gün kendi işini kurmak üzere çalıştığı yerden ayrıldı.
"Ben de varım” diyen Kenan Özsoy ağabeyiyle birlikte yola çıktı.
Bu ikiliye 2004 yılında kayınbiraderi de katıldı.
Birsoy Mühendislik Elk. İnş. Ltd. Şti. işte böyle doğdu.
Osman Özsoy, ağabeyi Kenan Özsoy ve kayınbiraderi İsmail Birer ile el ele vererek şirketi kısa sürede ilimizin, hatta Marmara Bölgesi’nin en güçlü şirketlerinden biri haline getirdi.
Şimdi dilerseniz Osman Özsoy’a kulak verelim.
Osman Bey öncelikle bize Birsoy Mühendislik’in nasıl kurulduğunu anlatır mısınız?
Birsoy Mühendislik’ten öncesi de var. Şöyle ki; 1998 yılında kendi işimi kurmaya karar verdiğimde şirketin adını Okel Elektrik koyduk. Osman-Kenan Elektrik yaptık. 2004 yılında elektrik mühendisi olan kayınbiraderim İsmail Birer Amerika’dan gelip bize katıldığında, "Biz bu şirketi mühendislik şirketine çevirelim” dediğinde, isim değişikliğine gittik, Birsoy Mühendislik olarak faaliyete devam ettik. Ama ticari kökümüz 1998 yılı Okel Elektrik’tir.
Birsoy Mühendislik’in faaliyet alanı nedir?
Enerji sektöründe orta gerilim enerji nakil hatları, trafo ve enerji alt yapı tesisleri kurar. Ama bunun dışında elektriğin ihtiyaç olduğu her yerde varız. Fabrikaların ve endüstriyel tesislerin projelendirilmesinden iç tesisatına, aydınlatmasından işletme bakımına kadar aklınıza gelebilecek her konuda faaliyet gösteriyoruz. Sadece konut tesisatında yokuz. Bize gelen mühendislere şunu söylüyoruz, "Kendinizi yetiştirebileceğiniz en güzel okul burası.” Çünkü her şey var. Mühendislik var, şantiye var, ticaret var. Bir okulun veremeyeceği her şey var.
Ev tesisatına girmemenizin özel bir nedeni var mı?
Bildiğim bir konu değil. Ben bilmediğim, hükmedemediğim bir işi yapmam. Eğer sahaya indiğimde çalışanlarıma "Bu direği neden hatalı diktin” veya "Bu trafoyu niye böyle bağladın” diyemiyorsam, ben o işi yapmam. Şu anda en üst düzey elektrik mühendisleriyle birlikte çalışıyorum, onlarla her türlü bilgi ve tecrübelerimi paylaşıyorum, fikir verip, fikir alabiliyorum. Çünkü saha tecrübem, yetiştiğim alan bu.
Sadece Kocaeli genelinde mi hizmet veriyorsunuz?
Asıl faaliyet alanımız Kocaeli. Ama bunun yanında Marmara Bölgesi’nin tamamında her türlü işe çok rahat girip, kendimizi ifade edebiliyoruz. Zaten Marmara Bölgesi’nde ‘Birsoy Mühendislik’ dediğinizde herkes tanır. Enerji sektöründe özel ilgi görüyoruz. Bu gurur verici bir şey.
1996’DAN BERİ AYNI NUMARA
Bu özel ilginin nedeni nedir?
Geçmişten günümüze yaptığımız işlere verdiğimiz önem, değer, istikrar ve işimize olan sadakat... Verdiğimiz sözlerin arkasında durmamız, işimizi kaliteli yapmamız... En önemlisi de 1996 yılından beri cep telefonumun numarası aynı. İlk zamanlar Akmeşe Köyü’nde bir 50 kva tavuk çiftliğinin enerji işini de yaptım, bugün Körfez Geçiş Köprüsü (Osman Gazi) ile Symbol AVM’nin enerji hattını ve trafo sistemlerini de ben yaptım. 1996’da da tavuk çiftliğinin sahibi aradığında cep telefonum aynıydı, bugün bu dev proje yetkilileri de arasa yine aynı.
O gün de anında hizmet götürüyordum, şimdi de öyle. "Beni bu saatte niye arıyorsun, rahatsız ediyorsun” demem. Bu benim işim, severek yapıyorum, şayet müsait değilsem hemen başka bir arkadaşa yönlendiririm ama sorununu anında çözerim.
Anladığım kadarıyla siz sistemi kurup bırakmıyorsunuz, aradan yıllar geçse de hizmet vermeye devam ediyorsunuz.
Evet. 10 yıl önce yaptığım tesisin bugün arızası olsa yine giderim. 7/24 hizmet veriyoruz. Bakın bizim 7 yıldır Arslanbey OSB’de 7/24 ‘arıza bakım işletme’ ekiplerimiz var. Burada hareket merkezimiz var. Bir elektrik mühendisi nezaretinde 8 personelimiz 3 vardiya çalışıyor, OSB fabrikalarından arıza ihbarı geldiği anda son model modern sepetli araçla arızaya müdahale ediyor. Bu ekibin çözemeyeceği bir arıza var ise diğer şirket merkezinden takviye ekipleri yönlendiriyoruz ve en kısa sürede enerjiyi veriyoruz. Bizim özelliğimiz, 7/24 hizmet vermemiz. Bu yüzden tercih ediliyoruz.
Aynı iş kolundaki diğer firmalar da böyle mi çalışıyor?
Bu hizmeti en kaliteli ve en istikrarlı şekilde veren firma biziz. Kocaeli’de en iddialı firma biziz. Bu işi bu tarzda yapan tek firmayız. Diğer firmaları aradığınızda şu yanıtı alırsınız; "Abi ekibim yok, müsait değiliz, sabah ekip göndersem vs.vs..” Sanayici bu yanıtı değil, "On dakika sonra yanındayız” lafını duymak ister. Ben, ekibime Arslanbey OSB’nin içinde saat başı devriye yaptırıyorum. ‘Tepe lambasını yakın, OSB’nin bütün sokaklarını turlayın’ derim. Nedeni de şudur; Sanayinin can damarı elektriktir, elektrik yoksa üretim de yoktur. SANAYİCİ veya İŞLETMECİ enerji konusunda arıza ve kesintilere karşı kendini güvende hissetmek istiyor. O saatte oradaysanız ‘Güvendeyiz. Elektrik konusunda başıma bir şey gelirse, hemen elimin altında bir elektrik firması var ve ben bu firmadan 7/24 faydalanabilirim’ diye düşünür. Bunun için şirketimizin ana sloganı; "SINIRSIZ HİZMET SORUNSUZ ENERJİ” dir.
Siz aslında SEDAŞ’ın yapması gereken işi yapıyorsunuz öyle değil mi?
SEDAŞ bölgenin dağıtım, yatırım ve aynı zamanda işletme şirketi ve bu işleri kamu adına yapıyor. Biz SEDAŞ’ın hizmet vermediği özel sektöre hizmet veriyoruz. Sanayici ve işletmelere hizmet veriyoruz. Kısmen de olsa SEDAŞ’la ortak çalışmalarımız da oluyor. Çalışacağımız enerji hattının bir kısmı SEDAŞ’a ait olabiliyor. Arızayı giderebilmemiz için SEDAŞ’tan kesinti istiyoruz. Özel trafo tesisleri yaptırırken de SEDAŞ’la birlikte hareket ediyoruz enerji müsaadeleri, proje onayları ve geçici kabulleri açma ve kapamaları SEDAŞ’la yapıyoruz.
ÜÇ KÖPRÜDE İMZAMIZ VAR
Şimdiye kadar yaptığınız en büyük iş hangisidir?
Tabii ki köprüler. Osmangazi Köprüsü, Boğaziçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü.
Köprülerin bakım ve onarım işlerini mi yapıyorsunuz?
Osmangazi Köprüsü’nün şantiye kurulumlarından tutun da trafiğe açılana kadar geçen süreçteki bütün mobilizasyon enerji sisteminin kurulması malzeme+montaj bize ait. Sistemi biz kurduk, şimdi de söküyoruz. Köprü ayaklarına trafolar kurduk, denizin altından kablolar çektik. Müthiş bir çalışmaydı. Boğaziçi ve FSM Köprüsü’nde ise halat değişimleri ve stadik bakımları sırasında Japon IHI firmasıyla çalıştık. Tabi halat değişimleri için çok ciddi bir cihaz desteğine ve enerjiye ihtiyaçları vardı. Bu cihazların çalışabilmesi için de enerji hatlarının çekilmesi gerekiyordu. Köprünün denizden yüksekliği 250 metre. Ana taşıyıcı halatlar üzerine çok ciddi kabloların çekilmesi gerekiyordu, ne yalan söyleyeyim JAPON’larla yaptığımız ilk toplantıda İsmail Bey ile birlikte korkmadık dersek yalan olurdu. Çünkü daha önce bu tarz, bu kadar yüksekte, böyle riskli bir iş yapmamıştık.
İşi aldınız ama değil mi?
İşi aldık tabiki de; arazi çalışanlarımız Gölköy’lüydü. 250 metre olduğunu duyunca "Abi biz orada koşarız. Sen işi al, gerisini merak etme” dediler. Ben de ekibime güvendim. Onlardan aldığım destekle bu işin de üstesinden geldik.
ÜNYAYI AYDINLATAN İLÇE; GÖLKÖY
Sizin köydekiler bu işten anlıyorlar galiba?
Ordu’nun Gölköy ilçesinin bir özelliği vardır. Türkiye’de ve dünyada bütün yüksek gerilim enerji nakil hattı işini Gölköy’lüler yapar. Köyümüzün insanı bu sektörde yetişmiştir. Yaz olduğunda köyde erkek kalmaz, hepsi gurbettedir. Azerbaycan’dan İtalya’ya, Fransa’dan Mısır’a kadar dünyanın her yerine giderler. Tabiki de bu işin riskli tarafları çok fazla. Tehlikeli bir iş yapıyoruz. İnsan kalitemiz ve eğitim durumumuzla paralel olarak; Direkten düşenler, elektrik çarpması sonucu hayatını kaybedenler, meslek şehitlerimiz oldukça fazla. Hatırlarsanız ulusal bir gazete 3-4 ay önce bir manşet attı. ‘Dünyayı aydınlatan ilçe’ diye. Ordu’nun Gölköy ilçesinin buradaki karşılığı da Alikahya’dır. Alikahya’da yaşayanların çoğu elektrikçidir çünkü Ordu Gölköy’den gelip buraya yerleşmiştir.
Bir ilçede yaşayanların tamamı nasıl elektrikçi oldu?
1970’li yıllarda İtalyan bir firmada Gölköy’den bir kişi işe giriyor, çırak olarak. İşi öğreniyor, dönüyor memleketine ekip toparlayıp, bu işi sektör haline getiriyor. Bugün Gölköy’ün geçim kaynağı bu iştir. Benim de neredeyse bütün akrabalarım bu işi yapar. Mesela; Kurtköy’ün orada bağlantı yolu yapılıyor. Bu yolda yüksek gerilim enerji nakil hatlarının yükseltilmesi işini benim amcamın oğlu yapıyor. İstanbul boğaz atlaması işini benim ağabeyimin dünürü yapmıştır. Yazın Bodrum’a gittim, yol güzergahında yüksek gerilim enerji nakil hattı işi yapılıyor. Eşime dedim ki; "Kesin bizim köylülerdir.” Durduk, bir selam verdim, "Oooo, Osman ne işin var burada” diye karşılandım. Bizim akrabalar...
Birsoy Mühendislik’te Gölköylü kaç kişi çalışıyor?
Arazi çalışanlarımızın tamamı Gölköylü. Hepsi Alikahya’da oturuyor. Birsoy Mühendislik’le birlikte üç şirketin bünyesinde 80’e yakın çalışanımız var.
İŞ KAZASINDAN ÇOK KORKUYORUM
Yaptığınız iş gerçekten çok riskli. En büyük korkunuz nedir?
En büyük korkum, iş kazası. Bir personelimin bir tırnağının kırılmasıdır. Çünkü çok riskli bir iş yapıyoruz. Ticari olarak hiçbir şeyden korkmam. Zarar edebilir, para kaybedebilirim. Trafo yanabilir, iş gecikebilir. Bunların hepsinin telafisi vardır. Ama bir personelimin başına bir şey gelmesi, bir aileyi babasız ya da evlatsız bırakmak... Her toplantıda söylüyorum; "Bakın arkadaşlar, riskli bir iş yapıyoruz. 34.5 kw enerji altında çalışıyorsunuz. Ne eksiğiniz varsa hemen bize bildirin. Ya da o gün kendinizi iyi hissetmiyorsanız haberimiz olsun. İnsanlık hali, olabilir. Eşinizle tartışmışsınızdır, başınız ağrıyordur veya bir probleminiz vardır. Bu gibi durumlarda lütfen hatta çıkmayın. Vereceğiniz yanlış bir karar sizin ya da arkadaşınızın canına mal olabilir. Bırakın benim işim kalsın. Bunu çok patron söylemez. Bakın, birinci ağızdan duyuyorsunuz. Yapmayın o işi.” Bundan daha net ne söyleyebilirim.
Direkten döndüğünüz oldu mu?
Olmaz mı. Hereke’nin üzerinde taş ocaklarına giden bir hattı yenileyeceğiz. SEDAŞ enerjiyi kesecek, biz de eski telleri indirip yenilerini çekeceğiz. 20-30 kişiyiz, hazırlığımızı yaptık. SEDAŞ’ın ekibi geldi, trafo merkezine girdi, "Tamam, hat kesildi, topraklandı, çalışma yapabilirsiniz” dedi ve gitti. Fakat kulağıma ileriden bir taş ocağının uğultusu geliyor. Şüphelendim, "Kimse hatta çıkmasın” dedim. Bindim arabama sesin geldiği yere, taş ocağına gittim. Baktım taş ocağı kütür kütür çalışıyor. Kesinti yapılan hat üzerinden enerji bağlantısı var. Acaba jeneratörleri mi var diye düşündüm. Sordum, "Jeneratörle mi çalışıyorsunuz yoksa hattan mı elektrik alıyorsunuz?” Aldığım yanıt şuydu; "Vallahi bize elektriği keseceğiz dediler ama hala kesmediler.”
Bindim arabaya geri döndüm. Kimseyi hatta çıkarmadım. SEDAŞ’ı aradık, meğer yanlış hattı kesmişler. O gün birkaç kişi iş kazasında hayatlarını kaybedebilir, sakat kalabilirlerdi, çok şükür çabuk fark ettik. İnsanın olduğu her yerde bu tarz hatalar olabilir. Eğer siz ya da sorumluluğunu aldığınız ekibiniz bu tecrübeye erişmemişse Allah korusun aynı anda birkaç kişiyi öldürebilirsiniz. Ve bunun dönüşü yok.
Osman Bey biraz da hedeflerinizden bahseder misiniz?
Aslında benim mesleki kariyer veya parasal açıdan çok büyük bir hedefim yok. Sıfırdan başladım, bugün geldiğim nokta beni tatmin ediyor. Kaliteli işlere imza atıyorum, mutluyum, huzurluyum. Çalışanlarımla ilişkilerim de gayet iyi. DAHA FAZLA PARANIN MUTLULUK GETİRECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM. En büyük hedefim bu şirketi gelecek nesle sağlıklı ve problemsiz bir şekilde devretmek. Benim, ağabeyimin ya da kayınbiraderimin çocuklarına fark etmez..
Ticari hedefleriniz?
Tabii ki ticari hedeflerimiz, yatırımlarımız var. Ve şu an bulunduğum noktadan da mutluyum. Özverili çalışmamın ve inancımın karşılığını aldığımı düşünüyorum. Fakat bizler toplumun birer bireyi olarak görevimiz, sadece kendi ihtiyaçlarımızı gidermek değildir. İçinde yaşadığımız topluma, bize emanet edilen vatana karşı da sorumluluklarımız var. Bunları da unutmamak gerekir. Buna bağlı olarak daha fazla istihdam yaratmak amacıyla vatana ve millete faydalı yatırımlar yapmak elbetteki hedeflerimiz arasında.
Diğer şirketlerinizden de kısaca bahsedelim mi?
Birsoy, ŞCM ve Cevizdibi. Üçü ayrı şirket ama üçünün ortaklık yapısı da aynı. Yüzde 60 hissesi bana ait, yönetim kurulu başkanı ve genel müdür olarak görev yapıyorum. Hisselerin yüzde 25’i ağabeyime ait, tesis müdürü olarak görev yapıyor. Yüzde 15’i ise kayınbiraderime ait, proje müdürü olarak görev yapıyor. Bir de tecrübelerinden faydalandığımız Erdal ağabeyimiz var, Erdal Menteşe. O da şirketlerimizin CEO’su. Ağabeyim ve kayınbiraderim benden yaşça büyüktür ancak aldığım hiçbir karara itiraz etmezler. Benim en büyük destekçim onlardır.
ŞCM’nin faaliyet konusu nedir?
ŞCM inşaat yapıyor. Yap-sat, iş merkezi, fabrika binaları. 2007 yılında kurduk. Şu ana kadar 400’e yakın konut yaptık. Bir fabrika binası yaptık, kiraya verdik, şimdi iş merkezi yapıyoruz. Birsoy’daki kadar iddialı değiliz inşaatta. Uzunçiftlik bölgesinin dışına çıkmama kararı aldık. İnşaat firmalarına rakip olmak gibi bir düşüncemiz yok çünkü bizim asıl işimiz enerji. Kendimize ait arsalarımız var, onlara inşaat yapıyoruz, böyle düşünülsün istiyoruz. İnşaat işimiz enerjiyi hiçbir zaman geçmez, geçemez, buna müsaade etmem. Diğer şirketimiz ise Cevizdibi. Cevizdibi Restaurant’ı bilirsiniz, birkaç yıldır biz işletiyoruz.
GALATASARAY’IN BAYRAĞINI KESİP DENİZE ATTI
Başınıza gelmiş, üzülerek değil de gülümseyerek hatırlayacağınız bir olay var mı? Bizimle paylaşır mısınız?
Bilirsiniz her sene şampiyon olan takımın bayrağı Boğaziçi Köprüsü’ne asılır. O sene de Galatasaray şampiyon olmuştu. Boğaz köprüleri koruma müdürü beni aradı, "Osmancığım acilen İstanbul’a gelmen lazım. Senin eleman Galatasaray bayrağını kesip denize atmış, şu anda nezarette” dedi. Köprülerde çalışan elemanlarımız var bizim. Bastım gittim. Önce personelimin ifadesini okudum. Mahallede gaza getirmişler, ‘kesersin,’ ‘kesemezsin’ derken, kesmiş ve bayrağı denize atmış. Ve ben hem Fenerbahçe kongre üyesi hem de iyi bir Fenerbahçeli taraftar olarak, Galatasaray’a 2 bin 500 TL bayrak parası ödedim. Ben bu çalışanımın iş akdini fesh ettim. Çalışanım bana dava açtı işe iadesi için ancak mahkeme beni haklı buldu, ‘Firmanın verdiği yetkiyi kötüye kullanmıştır’ dedi. İşçiye karşı kazandığım tek dava budur.